AjansCANKA / MUĞLA (İGFA) – Geçtiğimiz Perşembe sabahı yaşanan olaydan çabucak sonra yakalanan katil A.İ.K; çıkarıldığı isimli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderilirdi. Geride öksüz bir çocuk bırakan cinayet kurbanı anne İlknur Çetin’in, Yaklaşık 6 ay evvel İskenderun’dan Marmaris’e iş için geldiği öğrenildi.
MARMARİS BAYANLARI AYAKLANDI
Olayın üstünden 3 gün geçmesine karşın, Marmaris’te daima gündemde olan İlknur Çetin cinayeti sonrası; Marmaris Bayan Kollektifi ismiyle bir ortaya gelen siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının bayan üyeleri dün Atatürk Meydanında bir ortaya gelerek, İlknur Çetin ve öteki bayan cinayetlerine karşı bir protesto aksiyonu gerçekleştirdiler.
Yaklaşık 200 bayanın katıldığı protesto aksiyonunda Marmaris Bayan Kollektifi ismine kelam alan Marmaris Kent Kurulu Üyesi Halime Şaman Türkiye’de çabucak hergün 3 bayan cinayetinin yaşandığına dikkat çektiği konuşmasında; “İlknur Çetin şimdi 35 yaşında iken, tıpkı her gün cinayetle katledilen 3 bayan üzere. Geldiğimiz noktanın bir cinskırım olduğu gerçeğiyle artık yüzleşmek zorundayız. Zira bayan cinayetleri, erkek hükümran siyasetin gölgesinde gerçekleşiyor. Erkeğin hâkim olduğu bir iklimde isteniyor ki bayanın ismi olmasın. Bir erkeğin karısı olsun, bacı olsun illa da korunması gerekiyorsa çiçek olsun. Saygıyı ise ayaklarının altında cennet olan bir anne olduğunda hak etsin.
Bize reva gördüklerinizi kabul etmiyor, reddediyoruz. Öte dünyaları beklemeden buradayız, varız ve eşit yurttaşlar olarak var olmaya devam edeceğiz. Kimsenin anası, bacısı, karısı olmadan yalnızca bayanız. Saçımız, giysimiz, kahkahamız, gebeliğimiz üzerinden ürettiğiniz günah ve namus söylemlerinizle bizlere yaratığınız hapishaneye girmeyeceğiz. Özgürlüğümüze göz koyan eril iradenizi tanımıyoruz. Üzerimizde uygulamaya çalıştığınız sistemli, şuurlu siyasetin araçlarından biri de sesimizi kısmak, bizleri susturmak için cezasızlıkla ödüllendirdiğiniz bayan cinayetleri, farkındayız. O nedenle bayan cinayetleri politiktir ve günde üç bayanın vefatıyla sonuçlanan bir noktaya gelmesi sebebiyle bir cinskırıma dönüşmüştür. Bayanlar öldürülüyor; bayanın giydiği giymediği, konuştuğu konuşmadığı, sustuğu susmadığı, evet dediği hayır dediği, seviştiği sevişmediği her şey haksız tahrik indiriminin mezesi haline geliyor. İster sokakta, ister işte, ister konutta giysisinden gülüşüne her hareketine müdahale edilecek bir ilgiler ağı içinde bayanlar yaşamaya değil sağ kalmaya çalışıyor.
Namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, azap medyada magazinleştirilerek sunuluyor. Şiddete uğrayan bayanın ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanıyor. Fizikî, sözel ve cinsel şiddete uğrayan bayanların bunu hak edip hak etmediği tartışılıyor; Maktuller “suçlu”, katiller “mağdur” ilan ediliyor. Şiddet, dinî – klasik önyargılarla, cinsiyet ayrımcı siyasetlerle ve yasalar eliyle legalleştiriliyor. Bayan; adalet aradığı mahkemeler önünde erkeğin taktığı bir kravat kadar bedel görmüyor. Bayana yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarın ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak yaşamsal değere sahip bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, toplumsal siyasetlerin yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
İstanbul Mukavelesi feshini iki oy uğruna siyasetin çıkarına alet eden, bu tarafta kelam söyleyen, imza atan herkesin cinskırıma dönüşen bayan cinayetlerinde dahli vardır. İlknur 35 yaşında, güya onu seven bir erkek tarafından vahşice katledildi. Sevginiz batsın! Sevmeyin, yaşatın.” dedi.